Matematikten Neden Korkarız ? | Çarpa mı Bölme mi Ulan! - Siyah Ekran | Dergi

Matematikten Neden Korkarız ? | Çarpa mı Bölme mi Ulan!


"Matematikten Neden Korkarız?" sorusunun genel bir cevabı var mıdır, bilemiyorum. Benim bildiğim "Matematik Derslerinden Neden Korkarım?" sorusuyla alakalıdır. Şimdi kırmızı koltuğuma uzanıyorum ve çocukluğuma iniyorum...


Matematikten Korktuğum O İlk An

 

 Her şey onunla başladı, çarpım tablosu... (Dı-dı-dı-dım! Dı-dı-dı-dım! Giriş Jeneriği) 


  Sanıyorum 1.sınıf yıllarımdı. Matematik dersindeydik. Dersin sonunda İlkokul öğretmenimiz, "Şimdi ödev veriyorum, hemen yazın! Haftaya çarpım tablosu ez-ber-le-ne-cek." demiş ve ardından " Hazırlanın! Haftaya çarpım tablosundan sözlü ya-pı-la-cak-tır" deyip derse noktayı koymuştu. Bir sonraki derse de neredeyse 5 gün vardı. Ders zili çalar çalmaz, kitabı defteri havaya çoktan fırlatmıştım bile. Bu 5 günü uzun bulup hiç kitap yüzü açmamıştım. Sayılı günün akşamı çabuk geldi, yarın çarpım tablosundan sözlü olacaktık. Hiç çalışmamanın verdiği korkuyla yatağıma girdim ama ne yaptım? Sırtımı sonuna kadar açtım ve soğuk duvara yasladım. Umut ediyordum ki yarına hasta çıkayım ve okula gidemeyeyim. 




Sabah oldu, beklediğim sonucu alamamıştım. El mahkum, sınıfın yolunu tuttum. Defterimin arkasında çarpım tablosunun 1'den 10'a kadar olan kısmı bulunuyordu. Öğretmen, defterin arkasında bulunan bu tabloya göre öğrencileri sıra ile tahtaya çıkarıyordu. Hesabımı yapmıştım, 7 kere 5 sorusu benim haneme yazılan soru olacaktı. 7 kere 3 Oğuzhan, çık tahtaya. 7 kere 4 Ali, çık tahtaya. Sıra bana gelmişti ki öğretmen 7 kere 6 dedi. Donakaldım, tahtaya çıkmıştım ama 7 kere 5 sorusu dışında hiçbir şeye çalışmamıştım, aklım durmuştu. Tahtanın başına geçip elimde tebeşir, sessizce bekliyordum ki aklıma bir plan geldi. Şöyle dedim:


- Öğretmenim, tuvalete gidebilir miyim? Çok sıkıştım.





Öğretmen, bu konudaki vukuatlarımı bildiği için bana, "Hadi tamam, git gel bekliyoruz." demişti. Daha öncesinde defalarca çaktırmadan altıma işemişliğim vardı. Bana gösterdiği ayrıcalık, bu yüzden olsa gerekti. Planım saat gibi işliyordu, tuvalete gidecek ve zil çalıncaya kadar orada kalacaktım. Gayet zekice tasarlanmış bir kurguydu, zil çalıncaya değin tuvaletin köşesinde eyleştim durdum. Sonra yalandan, "Tüh! Yetişemedim." sözleriyle hem kendimi hem de diğerlerini kandırmıştım. Bu, matematik ile olan korkumun ilk ayağını oluşturan öz meselemdir.


Evladım Çarpma mı Bölme mi?



Artık 5.sınıftaydım. Başka bir şehrin başka bir öğrencisiydim. Altıma yaptığım günleri geride bırakalı epey olmuştu. Sınıf öğretmenimizin ismi, Halil İbrahim idi. Küçücük cüssesine rağmen çocuk gözümle çok korkunç bir öğretmen olarak görürdüm onu. Çünkü arkadaşlarımın ağızdan ağza yayılan efsaneleriyle onun, dayak sever biri olduğunu duymuştum. Üstüne dayak yemiş öğrencilere, gözlerimle şahit de olmuştum.

 Matematik sınavının sonuçlarını bu öğretmenimiz sınıfta açıklıyor, hatalarımız için bizi yanına çağırıyordu. Beni de bir sorumdaki işlem hatası sebebiyle yanına çağırmıştı:


- Söyle bakalım Mustafa, bu soru çarpma ile mi bulunur yoksa bölme ile mi? 


Hesabımı çarpma işlemiyle yaptığıma göre öğretmenin sorusuna da çarpma cevabını vermiştim.


- Ihıhıım. Öğretmenim, çarpma işlemi ile bulunur.

- Bak evladım! Sinirlendirme beni, şimdi yeniden düşün! Çarpma mı olmalı bölme mi? 


Yaptığım matematiksel işlemden son derece emindim, öğretmen sinirliydi ama ben de kendime güveniyordum.


- Çarpma olmalı öğretmenim...

- Aaaa! Bak çarpacam şimdi haa! Çarpma mı bölme mi ulan! Söylesene!




Öğretmen çok sinirlenmişti, bölme dememi bekliyor olmalıydı ama o korkuyla bende ne çarpma işlemi ne de bölme işlemi kalmıştı. Ne desem de sinirlenmese bilemiyordum. Birden şöyle dedim:


- Şey, öğretmenim tamam buldum. Çarpma olacak.


Böyle dedikten sonra öğretmen bana öyle bir tokat atmıştı ki yere yapışmıştım. O an, neler hissettiğimi tam olarak hatırlayamıyorum. Elimle yanağımı tutmuş, küçük Emrah bakışımı atmış, sonra da sessizce sırama geçmiş olmalıydım. Sırama geçmiştim ki sıra arkadaşım Yasin'in kıs kıs güldüğünü fark ettim. Fısıltıyla:


- Ya ne biçim arkadaşsın! Ben orada dayak yedim sen hala gülüyorsun!

- Tihihi, oğlum! Öğretmen sana bir tokat vurdu ilk tokatta yere yapıştın. Beni 5 senedir tokatlıyor, bir kez olsun yere düşmedim.


Bu ve bunlara benzer birçok matematiksel hatıramın olduğumu biliyorum, ama çocuk günlerimdeki bu hatıralar, matematiğe duyduğum sevgisizliğin ayaklarını oluşturur. Demek ki hayat, 7 yaşına kadar kurulan temmellerin üzerine inşa ediliyor. ( Buradaki 7'nin bilimsel bir tarafı olduğunu sanmıyorum.) Yine de matematik konusunda başarılı insanlar listesinde yer alamasamda zamanında sevimsiz gelen bu anlatılarımı sevgi ile yad ediyorum.



Ne Okumalıyım?

Yapamıyorum çünkü eğitim sitemimiz... İlber Ortaylı'da bir şeyler diyor. Okumak için Tıklayınız...



Yorum Gönder

37 Yorumlar

  1. :-)) Eğlenceli ama acı gerçekleri de yüzümüze vuran bir hatıra. Muhtemelen yakın yaşlardayız ki aynı eğitim sisteminin, eğitimcilerin kurbanıyız:-)) Gerçi böyle yazmak günümüzü eğitim sistemini düşününce haksızlık olur dimi?:-) Daha doğru söylem dayakçı sistemi savunan eğitimcilerin kurbanı olabilir.. Çocukların erken yaşta özgüven kaybına sebep olanları ciddi olarak kınıyorum..

    Birde artık korkulan dersin Türkçe olacağı yönünde söylemler var. (orta ve lise öğrenimi için). Matematik sorularının yarım sayfa olduğu ve çözebilmek, işlem yapabilmek için önce sorunun ne olduğunu bulabilme derdinin ortaya çıktığını söylüyor eğitimciler.. Keyifli ama ibretlik bir yazı, kaleminize sağlık:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. SzgnBsl,

      Çok teşekkürler, eğer sitenizle uyumlu ise yaşınız aramızda biraz zaman farkı var demektir. Dayak sever öğretmenler çok uzak bir tarihte kalmış değildir, sadece şu an için insanlar daha bilinçli ve teknoloji daha hızlıdır, o yüzden öğretmenler böylesi bir işe girişmeden önce 10 kez düşünmek durumunda kalıyorlar.

      Sil

  2. Matematik dersi benim jenerasyonumun da en korkulan dersiydi. Kötü başlangıçlar ilerleyen süreçleri olumsuz etkiliyor. Bu konuda öğretmenlere de önemli görevler düşüyor. Samimi paylaşımınızı buruk bir beğeniyle okudum. 🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıldız,

      Ne yaşadımsa onu yazıyorum. Halil İbrahim öğretmenin tek tokatladığı çocuk ben değilim. Eminim ki beni tokatladığını çoktan unutmuştur, ama ben o tokatı ömrümün sonuna kadar unutacağımı sanmıyorum.

      Sil
  3. Böyle anlayışsız hocalar maalesef var olmuştur. Tek yaptıkları insanı sadece dersten soğutmaktı. Öğretmenlik herkesin yapabileceği iş değil zaten. Benim de birkaç olumsuz anım vardır.
    Şimdi durum değişti mi bilmem ama öğretmenlerin çoğu maalesef not odaklı yaklaşıyor duruma. Aslında zayıfı olan öğrenci için "ne yapmalı da dersi sevdirmeliyim, bu öğrenciye nasıl katkı sağlarım" demeli. Ama iyi not alan hep gözde öğrenci olur, diğerleriyle pek ilgilenilmez. Notlarım iyiydi gerçi ama insan iyi olmalıyım baskını da hep hissediyor öğretmenler nedeniyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygu Emanet,

      Söylediklerinizi, eğitim sistemi yazımda neredeyse aynı olacak şekilde yazmıştım. Öğretmenlerin not odaklı olması onları öğretmen değil, memur sınıfına sokuyor. O an, öğretmenimiz nasıl bir ruh halinde idi hiç bilemiyorum ama soruyu yanlış bilmem, hiç de tokatlanacak tarzda bir durum üzerine değildi. O tokat yüzünden yıllarca soru sorarsam tokatlanırım, düşüncesi dolaştı zihnimde. Şimdi bunları yazarken gülüyorum elbette.

      Sil
  4. Matematikte iyi olsam da üniversiteye tamamen sayısal olmayan bir bölümde okumaya başladım hiç belli olmuyor bu işler, bir şeyde iyi olmak veya olmamak için çok faktör var: öğretmen, içerisinde bulunulan imkanlar, dikkat dağınıklığı, kişisel meseleler vs. kafaya takmamak lazım :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmasyon,

      Mutlaka, alanında uzaman kişiler hep okul çağlarında uzman oldukları dersin zayuf olduğunu söylerler. Kapının nereden açılacağı hiç belli olmuyor.

      Sil
  5. Bir öğrenci olarak matematikle hâlâ bir imtihan içerisindeyim.
    Geçen yıla kadar büyük bir ön yargım vardı üstelik sınava hazırlanıyordum. Ülkemiz de biliyorsunuz "matematik" olmazsa olmaz bir ders. Sınavlarda da oldukça önemli. Benim ön yargımı kırmaktan başka çare kalmamıştı. Nasıl yaptın? derseniz inanın bende bilmiyorum. İmkansıza inanmadım o kadar.

    Yazınız çok samimi olmuş. Kaleminize sağlık. Benim korkum toplama-çıkarma problemlerinde başlamıştı :):)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eklemek isterim ki :) matematik ile uğraşmak bazen sinir bozucu olsa da dev bir işlemi olan soruyu sorunsuz bir şekilde çözdükten sonraki güven duygusu çok güzel geliyor insana.

      Sil
    2. Kendi Dünyasında,

      Ben de hazırlandığım sınav dönemi boyunca matematik çözmeye niyet ediyorum. Matematik beni öne geçirebilir bir ders, zor olan soruları çözünce mutlaka bir özgüven ve yamuk bir gülümse geliyor dudağıma. Teşekkür ediyorum burada oluşunuza.

      Sil
  6. Mesele öğretmenle fazlasıyla alakalı. Ayrımcı tavırları sebebiyle kendisinden hoşlanmadığım bir Türkçe öğretmenimiz vardı ortaokulda. Karnemde 3 ü ilk defa onun döneminde görmüştüm. Öğretmeni sevmeyince dersten zevk almak imkansız oluyor. Matematiği severdim. Eli sopalı bir matematik öğretmeni geldiğinde bu durum bir süre sekteye uğramıştı. Ama onun yerine gelen öğretmenimiz tahtaya bir soru yazar ve doğru cevabı bulan ilk 3-5 kişiye birer artı verirdi. İşi oyuna çevirince eğlenceli oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okurix,

      Çok doğru ders, öğrenci için stres atılacak bir yer olmalı. Belki de öğretmen bunu öğrencilere yönelik değil kendine yönelik düşünüyordu. Tokat ile güzel stres atmış olsa gerekir.

      Sil
  7. kim korkar matematikten adlı kitabı okumuştum, keyifliydi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone,

      Kitabı hiç bilmiyorum, burada da kitap üzerine birkaç kelam etmedim. Demek ki ingilizce öğretmenleri güzeldir, algısı bir dönem için nasıl var idiyse matematik korkunçtur, algısı da bir zamanlar soyut olarak varlığını sürdüyormuş.

      Sil
  8. O korkuyu yaşadım resmen okurken. Herkesin böyle bir anısı oluyor okulda. Ben de mecburi olduğum sürece matematikten nefret etmiştim; ama matematikle işim bitti dedikten sonra öyle bir sevdim ki :) Üniversitede matematik 1dersi vardı ilk sene. Yıllarca öğrenemediğim şeyleri çok kolay öğrendim. Sonra ales sınavında sayısal puanım tuhaf bir şekilde sözel ve eşit ağırlıktan fazla çıktı. :) Benim de matematiğim kötüydü; ama bu travmaları onda değil geometri dersinde yaşıyordum :) Hala da korkarım.

    Matematik sevmeyen çocuklar için eğlenceli bir kitap biliyorum: Kraliçeyi Kurtarmak. Onu okurken canım matematik sorusu çözmek vs istedi. :)

    YanıtlaSil
  9. Aynadaki Yansıman,

    Matematikten ziyade dersin öğretmeni idi bizi korkutan. O korkuyla öğretmenin ağzından çıkanları da sevemiyorduk. Ama çok güzel matematik öğretmenlerim de oldu. Sınıfta bizi omuzlarına alıyordu. İnişli çıkışlı bu süreçte ben de eşit ağırlık bölümü tercih ettim lisede. :)

    YanıtlaSil
  10. Görseldekinden daha korkunç bir tip belirdi gözümün önüne. Nerede yaşıyormuş bu mağara adamı? Öğretmen böyle şiddet uygulayamaz. Çocuğa tek fiske dahi vuramaz. Yasaktır!
    Keşke o zamanlar burada anlattığınız gibi ailenize anlatsaydınız da, şikayet etselerdi. Açığa alınmaya kadar giderdi iş. Yazık olmuş size.

    Matematikten korkmamışsınız aslında. Nefret etmişsiniz. Ben de lisedeki tarih hocam yüzünden tarihten nefret etmiştim yıllar boyu. Neyseki sonradan toparladım da tarih en sevdiğim alan olma yoluna girdi. Tarihi içerikli kitaplar elimden düşmedi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeugma,

      Aradan epey bir vakit geçmişken benim adıma sinirlenip üzülmeniz beni değerli hissettirdi, eksik olmayınız. :)

      Sil
  11. Çizimler size mi ait? Eğer öyleyse tebrikler. Yazılarınız zaten takdire şâyân.

    Matematikten hiçbir zaman korkan biri olmadım ancak çok iyi bir matematikçi de olamadım. Yabancı dile gönül verdik gitti. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rehitu.com,

      Çizimler bana ait değil, öyle olsa idi buraya yazı yetiştiremezdim. Teklifsiz fotoğraflar yayımlayan siteler var, oradan seçiyorum. Daha çok çizimsel görselleri tercih ediyorum. Tebrikleriniz/takdirleriniz için sağ olun. Eksik olmayın.

      Sil
    2. Seçimler çok başarılı, yazıyla uygun. Tebrikler...

      Sil
  12. Çocukken matematikten gerçekten nefret ederdim, her matematik dersi olduğunda ortadan kaybolmak istiyormuşum gibi geliyordu. Ama şimdi çocuklarım olduğunda ve COVID-19 salgını durumunda çocuğuma matematik öğretmek zorundayım çünkü okullar hala kapalı. Yavaşça çalıştıktan sonra, matematiğin çocukken düşündüğüm kadar korkutucu olmadığı ortaya çıktı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Naia Djunaedi,

      Uluslararası bir problem. :) Yazdıklarınız benim için çok keyifliydi, sağ olunuz.

      Sil
    2. Evet, başlangıçta kötü düşündüğümüz her şeyin kesinlikle kötü görünmeye devam edeceğini fark ettim. Matematik dersleri ya da sevmediğimiz diğer dersler gibi. sonunda çözemediğimizi düşünüyoruz, o zaman bu nedenle vurulacağız, böylece önce çözmeye çalışmak istemiyoruz. Matematiğin üstesinden gelmeyi başardım ama yine de fizik ve kimya derslerinden nefret ediyorum. Hahahaha

      Sil
  13. Çocukluğumu okudum az önce. Tabii siz yine birinci sınıfta atlatmışsınız şanlısınız 😄
    Kaç yıl geçti YGS lys KPSS bir sürü sınav için mat çalıştım anladım o kadar da korkunç değilmiş. Yeniden ales sınavına çalışmaya başladım. Hala sanki zormuş gibi hissediyorum mata başlamak beni korkutuyot😄 alışılmış çaresizlik diyorlar sanırım pisikolojide 🙈

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Başka Gezgin,

      Şimdiden geriye bakınca iyi ki o yaşlarda sınıfta altıma işemişliğim vardır, diyorum. Çünkü şimdiden geriye bakınca küçük bir renklilik katmışım hayatıma. Matematik aslında korkulacak bir ders değil, üstüne zevklidir de. Anlatılarım, o yaşların verdiği psikolojik sevimsizlik üzerine. Burada olmanız güzel, teşekkür ediyorum.

      Sil
  14. Böyle güzel yazılarınolduğu blogda olmak cidden güzel 😇

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir başka gezgin,

      Geç kalınmış bir cevap olacak ama yine de teşekkür ediyorum. Yeni yazıları okumaya da bekliyorum.

      Sil
  15. Çok güzel bir hikayeymiş. Ama bir yandan da üzücü :( Maalesef böyle hocaların var olduğunu bilmek çok kötü. Gelecekte yaşadığımız sorunlar çocukluktan kalma travmalara bağlı olarak doğuyor aslında. Emeğinize sağlık başarılarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gamzeli Kız,

      Teşekkür ediyorum. Çocukluğa ve çocukluk zamanına kıymet veriyoruz.

      Sil
  16. Yazının bazı bölümlerini tebessümle, bazı yerleri de üzülerek okudum.Ben de hemen herkes gibi matematik sevmeyenlerdenim.Ilkokulda çarpım tablosuyla aram iyiydi ama ortaokuldan sonra nedense bir türlü sevemedim:( Benim zamanımda da tokat yiyen arkadaşlar oldu hem de sebepsiz yere, ben şanslıydım galiba bilemiyorum. Çok güzel bir dille anlatmışsınız, tebrik ederim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülten Çapkın,

      Teşekkür ediyorum. Cinsiyet kavramı o yaşlardan itibaren kesin çizgiler ile ayrılıyordu bizim için. Örneğin erkek zıpırlık yapınca tokatlanıyorsa kızın yaptığı zıpırlıkta kulak çekiliyordu.

      Sil
  17. Böyle tokatçı öğretmenler yüzünden ne çok dersten soğuduk değil mi...
    Ben Matematikten en çok lisede korkmuştum,trigonometriler ve logaritmalar hala rüyalarıma kabus olarak giriyorlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düş Tasarımcısı,

      Çocuk günlerinde bastırılmış olan korkular, heyecanlar hayatımızın başka bir evresinde başkalaşmış olarak yeniden karşımıza dikiliyorlar. Onları unutmak kolau olmuyor.

      Sil
  18. Çok güzel bir yazı olmuş. Yarın gazetede!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İrem Can,

      Gazetenizde yer almak beni hep mutlu ediyor. Teşekkürlerimi sunarım.

      Sil

Ne düşünüyorsunuz?