Geçip Gittiklerimiz | İmece - Güçlü Kadın Kime Denir ? - Siyah Ekran | Dergi

Geçip Gittiklerimiz | İmece - Güçlü Kadın Kime Denir ?

 



   Okuduklarımız hayatın her ne kadar içinden olursa olsun, soyut dünyanın ötesine geçiremez bizi.  Karakterin soğuktan titremesi, aç kalması, kırılmış koluna çalınan merhem... Ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın bizler, bütün bu anlatıları zihni titreyişlerle hissederiz. Oysa anlatan için bu durum her zaman böyle değildir. Yazar, okuduklarımızın da ötesinde bütün anlatılarını yaşanmış veya hissetmiş de olabilir.

   Hayatımın bu evresi, geride bıraktığım diğer evrelere kıyasla biraz daha karışık. Çünkü kendimi bildim bileli okullu olan ben için okulsuz olmak, boşluğa düşmek gibidir. Okul sonrası azmedip çalıştığım sınavdan da olumsuz sonuç alınca içinde bulunduğum bu boşluk, daha da derinleşti...

   1 yıl boyunca, sınava çalıştığım süre değince aklıma, zaman zaman "ya başarız olursam?" fikri gelirdi. Kısmet bu günlereymiş, azmettiğim sınavdan da geçer not alamayınca birkaç işe başvurdum. Ücretli öğretmenlik ve telekominasyon şirketi de beni yarı yolda bırakınca hepten enseyi kararttım. 2 gün önce ise zeytin toplamak için insan aradıklarını görünce bu işi denemeye karar verdim.




İmece - Zeytin


  Sabah 4'te kalkabileceğimi düşünmüyordum, 2 saat öncesinde henüz gözlerimi kapamamışken. 10 dakikalık gitsem, gitmesem tartışmasından sonra yatağımdan hızlıca kalkıp azığımı hazırladım. Çünkü iş veren, yemek verilmediğini öncesinden söylemişti. Her şeyi tamam ettiğimi düşününce de evden çıktım. Güneşe dair ortalıkta hiçbir iz yoktu. Çarşıya kadar motorla gitmeye karar verdim. Motorun kilidini çözmüştüm ki ön tekerin havasız olduğunu gördüm. Yola çıktımsa yolun sonunu görmeye niyetliydim. Tekerin havasını şişirmek için 5 dakika uzaklıktaki benzinliğe gidecektim. Motoru, arkadaşımışcasına sürüklerken yol üstünde 4 köpek karşıladı beni. Hareketsiz kalakaldım, hepsi birden havlıyordu ve etrafımda da kimse yoktu. "Acaba geri mi dönsem?" diye düşünsem de kendimce cesur bir karar vererek 4 köpeğin arasına doğru yürüdüm. Havlama sesleri bütün sokağı inletiyordu, kimsenin olmaması sebebiyle de dışımdan, "kö-köpek kardeşler, lütfen beni ısırmayın, fena korkuyorum!" diyordum ve kalbim, çatlarcasına atıyordu. Bereket versin hiçbiri bana ilişmeden yolumu buldum, bu kadar terleyeceğimi düşünmüyordum çünkü hava o kadar da sıcak değildi. Buluşma saatine son 30 dakika kaldığı için kimsesiz boş yollarda motorumu son sürat sürdüm. Nihayetinde menzilime ulaştım ve servise bindim.




Kırmızı Eşarplılar


  Hiç tanımadığım insanlarla dolu bir servis, üstüne nereye gideceğime dair hiçbir fikrim yok. Herkesi daha iyi görebilmek amacıyla minibüsün en arka koltuğuna oturdum. Etraf, eşarplarıyla kendine maske yapan kadınlarla doluydu. Minibüse alınan insan sayısı çoğaldıkça işçilerin yaş ortalamasının 55-60 olabileceğini varsaydım. Hiçbirini tanımıyordum, konuştukları dil dahi neredeyse bana yabancıydı. Yol uzun ve göz uykusuzdu. Başımı yola doğru verip uyumayı denedim, başaramadım. İstemsiz, ne konuşuluyor onu dinledim. Daha çok tarla, traktör üzerine konuşuluyordu. 70 yaşındaki adamlar, birbirlerine el şakaları yapıyorlardı. Pek kibar sözler duymasam da herkes bu durumdam memnun görünüyordu ve neşeli olmayan neredeyse kimse yoktu. Sonunda zeytin tarlasına vardık, herkes ne yapıyorsa ben de onu yapmaya çalıştım. Bizi 4 kişilik gruplara ayırdılar. Kıdemli gördüğüm ablanın yanına giderek onun dilinden konuşmaya başladım. 


  Aba! Ben netçem tam bilmiyom. Bana gösterive de ben de öğrenem.

 Abam, sen bizim gruptansın ben göstercen sana du hindi!


  Sabah 7.30 ile iş, başlamıştı. İşimiz kararmış zeytinleri toplayıp kasanın içine doldurmaktan ibaretti. Bazen ağacın üstüne çıkılmalı bazen de yerden zeytin toplanmalıydı. Tek tek ve kibar kibar zeytinleri topluyorken grubumuzdaki 65'lik teyze :


  Abuu, öyle tek tek baş mı olu? Bak hindi, yolu yolu ve. Ha maşallah benim yiğidime. 


  Grubumuzdaki insanları tanıdıkça onları çok sevdim. İlk iki saat bütün gücümle çalıştım. Ağacın tepesine çıktım, altına kilim serdim, sohbet ettim, bol bol güldüm. 2 saat sonrasında hepsini ailem gibi görmeye başladım. Bana sürekli "Ha maşallah güzel oğlum, hadi bakem" deyip bana güç veriyorlardı...


 8 Dolar Uğruna 



  Saat 9.30 olunca aralıksız 2 saat çalışabildiğime inanamadım. Ağaca çıkınca ayağım, yorgunluktan titriyordu ve önümde, daha çok zaman vardı. Samimiyetimizin de artmasıyla zeytin bu şekilde, ağaçtan toplanıldığı gibi yenilir mi, diye sordum. 


 Aa, de başıma! Acıdır oğlum yeni mi öyle? Ama merak ediyosan atıve bi dene ağzına. Ben sana şeker veririm. 


  Ağzımdaki zeytini çıkarmak zorunda kaldım, acı olduğuna inanmamış değildim. Yine de tatmak istiyordum. Kendimi biraz tanıtınca bana biraz saygınlıkla yaklaştılar. Benim oğlum, kızım, torunum da öğretmen, polis, memurculağa başladılar...

  65 yaşındaki teyze, bütün okumamışlığına rağmen zehir gibi zekiydi. Bol bol gülüyor ve ince espriler yapıyordu. Onun, tanıdığım çoğu güçlü(?) insandan çok çok daha güçlü olduğunu gördüm. İsmi Emine'ydi. Günlük 80 tl için böylesine yorucu bir işte çalışıyordu. Yaşına rağmen inanılmaz güçlüydü, ağaca çıkıyor, dinlenmeksizin zeytin topluyor ara ara da türkü söylüyordu. Ona, çok zengin olsaydım ödül verebileceğimi söyledim. Orada her şey hayal üstüne kuruluydu, mutluluğun kaynağı oradan geliyordu. 





Ömür Abla - Muhasebeci de Derler


  Aradan iki saat daha geçmişti ki kendime aferin verdim. Bu kadar dayanıklı olduğumu bilmiyordum. Durmaksızın 4 saattir çalışıyordum. Üstüne zaman bütün yorulmuşluğuma rağmen hızla akıyordu, çünkü ablalar hiç susmuyor ve beni bolca güldürüyordu. Beni bu kadar kısa bir zaman diliminde sahiplenmeleri çok hoşuma gitmişti. Diğer üyelerimizden biri de Ömür ablaydı. İsminin çok güzel olduğunu söyledim ona. Şöyle bir konuşma geçti aralarında. Ömür Abla :


Ben kızıma hiç para vermiyom.

Abuu, senin gızın evlatlık mı? 14 yaşında genç gıza para verilme mi? 


  Daha sonra bana sordular bu işi, ben de az da olsa verilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü ellerinde çok fazla olmadığını biliyordum. Okulda kendini kötü hissedebileceğini de ekledim. Hafta başı kızına, 10-20 lira verebileceğini söyledi, bizi haklı buldu. Bütün bu konuşmalar beni çok düşündürüyordu. Kaç yaşına gelmiş bu insanlar 10-20 tl için akşama kadar çalışıyorlardı. "Hayat zordur" kelimesi, benim için farklı bir anlama daha geliyordu artık...




  Zeytin toplarken felsefi düşüncelere dalmama dahi fırsat yoktu. Çünkü patron olduğunu düşündüğüm adam, gölgeye oturup sigara içmeye ve zaman zaman bağırmaya başlıyordu. Alınlarımızı dahi silmek için duramazken patron, ağzında kürdanıyla keyif çatıyordu. Yoksa felsefe, karnı tok olanların mı uğraşısıydı?


Son Düzlük


  Gördüğüm ve hissettiğim her şeyi en ince ayrıntısına kadar aktarmak isterdim, ne var ki bütün ince ayrıntıları yazacak kudreti kendimde bulamıyorum. Zeytin toplama işinde yalnız 1 gün çalıştım. Üstüne bunu, mecbur olmadan yaptım. Yüzlerce insan, sabahtan akşama kadar hiç durmaksızın, durmaksızın kelimesini bütün içtenliğimle kullanıyorum, günlük 8 dolar alabilmek için çalışıyor. Patron(?) denilen adam, yalnız işçi getir götürü yaparak zeytin toplayanlardan 5 kat fazla para kazanıyor. Başımızdaki patronun sevimsiz hareketlerinden dolayı bunu söylüyorum, yoksa patronun da patronu vardır bu işlerde.


  Şehirler arası yolculuklarımda yolun kenarında çalışan birçok imece gördüm. Onlar, her gün görüp geçip gittiğim insanlar listesindeydi. Bu sefer geçip gitmedim, imecilerden biri de ben oldum. Bu yazımı, o annelere adıyorum.




Yorum Gönder

37 Yorumlar

  1. aaah Mustafa cok güzel kaleme almıssın acı gercekleri, bu saatler dizi izleme saatim ama ben senin yazdıklarına takıldım kaldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emekliyim.com,

      Çok memnun oldum. Üstüne düzenli yaptığınız eylemin arasına küçükçe dahil olmak, beni sevindirdi.

      Sil
  2. Ben de geldim bloga takıldım kaldım:) Çok güzeldi ve hüzünlüydü. Ama böyle yazıları hem yazmayı hem de okumayı seviyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülten,

      Dram, hayatın sevimli ve sevimsiz taraflarını bütün olarak ele alır. Ben de bunu seviyorum.

      Sil
  3. Adaletsizlik her yerde malesef. Kendini bir şey sanan patronlara çok sinir olurum.
    Zor ama ilginç bir deneyim olmuş. İnsanlar her şeye rağmen güler yüzlü. Yükleri hafifler İnşallah.

    YanıtlaSil
  4. Duygu Emanet,

    Zorlukta gülmek veya zorlukta ağlamak, ikisi de bir seçim. Onlar daha güçlü olmakla geçecek olanı gülerek keyiflendiriyorlar.

    YanıtlaSil
  5. Adalet demekten, istemekten yorulduk maalesef. Asıl mühim olan insan olmakta ama onu başarabilen çok az var maalesef. Sınavlarınız için İnşaAllah hayırlısı olsun.
    Şu konuda da gerçekten çok dertliyim. İşçiler gece gündüz demeden, dinlenmeden bütün güçleri ile ekmek parası kazanma derdine düşerken keyif çatan patronlar nasıl olurda daha fazla para alabilir?! Dünya zengini daha zengin fakiri de daha fakir yapıyor!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gamzeli Kız,


      Bu durumun paralelinde daha acı olan bir gösterge var bana göre : Daha az alın terine karşılık bütün üst saygınlığı da onlar kazanıyor.

      Sil
  6. Anlattığınız işleri çok iyi biliyorum:) Zeytin bahçesinin olduğu yer ve köylü kadınlar Tire'den olmalı. Şiveler aynı yazdığınız gibi. Lakin 8 dolar ne ya, geçen sene 150 TL den aşağı değildi kadınların yevmiyeleri. Saat dört civarı da paydos. Erkekler, yani silkiciler, taşıyıcılar en az 200-250 TL alıyorlardı. Güzel bir macera olmuş:) Umarım en kısa zamanda mesleğinizi yapacak imkan bulursunuz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaystros Tyrha,

      Evet, daha sonra verilen paranın piyasanın çok altında olduğunu öğrendim. Ama patron (?) denilen adam, "kimseyi zorla çalıştırmıyorum, isteyen gelir." felsefesini güdüyor.

      Sil
  7. Selam Manisa Akhisar' lıyım çocukluğumda zeytin çok topladım. Yerini yazmamışsınız. Güzel anlatmışsınız. Yalnız havanın soğuğu içimizi titretirdi. Ağzımızdan çıkan buharlar ile elimizi ısıtırken öğle arasında yenilen yemekler evden konulan azığın kıymeti. Bazen evet ağaca çıkardık. Bir an memlekette küçük bir kız çocuğu oldum. İnşallah en kısa sürede iş bulursunuz. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Parıldayan Çiçek,

      Teşekkürler, sanıyorum "Salihli"ye gittik. Bana öyle dediler. Aksini iddia edecek hiçbir işarete rastlamadığım gibi orada olduğumu da kanıtlayamam. Siz, soğuk bir mevsimde gitmiş olmalısınız. Uzun bir hasat dönemi olduğunu tahmin ediyorum.

      Sil
  8. Hocam öncelikle günün kutlu olsun. Umarım herkes bir gün hak ettiği gelirleri kazanır hâle gelir. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rehitu.com,


      Herkes, en iyisini hak ettiğini düşünür. Haksız yere daha güçlü konuma gelebilen birçok insan tanıyorum. Onlar başarılı sayılıyorlar. Yine de "Hayat" denilen bu kısa oynatıda iyi günler arzusundayım. Sağ olun.

      Sil
  9. Bu ülkede hangimiz emeğimizin karşılığını tam olarak alabiliyoruz ki? O bir günü çok güzel anlatmışsın. Sanki bir yazar gibi.

    YanıtlaSil
  10. Bir solukta okudum.Zeytin toplayan insanların gayretini ,emeğinin karşılığını alamayanları ne de güzel anlatmışsınız..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düştasarımcısı,

      Anlatıdan daha ziyade akışkan bir gerçeklikle devam ediyor bu hikaye.

      Sil
  11. Müfred,

    Bir bakıma evet, deruni düşünceler içinde bulunan bir işçinin o işi yapacağını sanmıyorum.

    YanıtlaSil
  12. Yurdumdan insan manzaraları. Ay para, çok iş. Hepsini geçtim, asıl işini yapamayan üniversite mezunları... Ülkenin neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak. Ama ben ülke için üzülmeyi bırakalı çok oldu. İnsanı öncelemeyen hiçbir sistemi dikkate almıyorum artık.

    YanıtlaSil
  13. Bloğunuz çok güzel,"Pınar Başından Bulanır" türkü eşliği ile okudum yazınızı resmen yaşadım sanki yaşadıklarınızı.Çok haklısınız.Güzel bir konuya değinmişsiniz.Yalan dünya işte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatofotofan,

      Ben de sizden bir türkü dinlemiş olacağım, bakıyorum söylediğiniz ritme.

      Sil
  14. Ne de güzel yazmışsınız. Anlattığınız kadarıyla patrona birazcık gıcık oldum hiç gelemiyorum öyle tiplere. Bahsettiğiniz kişileri de görmeden, tanımadan pek sevdim :) Yüzlerinden gülücükler eksik olmasın. Sizin de kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buffıy,

      Sizin söylediklerinizi de ben hoş buldum, eksik olmayın. :)

      Sil
  15. Mustafa Bey! Ülkemiz hayatından kareler vererek, hatatin tamda kendisini kaleme almissiniz (resmetmişiniz, resim harika). Sizin için buruk bir 24 Kasım olduğu şüphesiz . Zor olsada! Ben umutla bakmak istiyorum gelecege.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bread&salt,

      Hayatı, gözlemci biri tavrıyla kaleme almayı çok seviyorum. Üstüne gözlemlediğim tablonun içinde olmak daha ayrı bir zevk.

      Sil
  16. ne macera ama, gerçekten bravo size, konfor alanınızın dışına çıkmışsınız, çok da güzel anlatmışsınız, elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eren,

      Evet, bu serüven benim için tek günlüktü. Yıllardır bu işe emek verenleri saygıyla selamlıyorum.

      Sil
  17. Sonunu da merak ederek zevkle okudum.Ülkenin sosyolojik kesitini çok iyi anlatmışsınız.Diyecek çok şey var ama dilerim her insan hak ettiğin insanca yaşamı oluşturabilecek imkanlara kavuşur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yurdakul Çelik,

      Güzel temennilerinizin gerçekleşmesini temenni ederim.

      Sil
  18. Müthiş bir deneyim olmuş. Severek okudum. Hayatı yaşayarak öğrenmek ne güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hüznün Tadı,

      Teşekkürler.

      müthiş
      sıfat

      1.
      korkuya düşüren, korku verici, korkunç.
      "Denizde müthiş bir dalga vardı"

      2.
      çok rahatsızlık veren, dayanılmaz.
      "Midesinde müthiş bir sancı duyumsadı"

      Sil
  19. neden devam etmedin ki işe? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone,

      Sevindirici bir soru, servisin evimize uğramaması neticesinde 2.günüm olmadı.

      Sil
  20. Şuan 8 dolar da etmemesi ne acı! Ülkeden gidiyor çoğu kişi doktor, mühendis, hemşire ben de kaç aydır bunu düşünüyorum... :(

    YanıtlaSil
  21. Keşke herkes hakkını alabilse. Okul sonrası düşülen boşluğu çok iyi biliyorum. Ben de artık ne iş olsa yaparım modundaydım. Onca sene oku, hayaller kur… sudan çıkmış balık gibi kalakal sonra. Hala hiç tahmin etmediğim, normalde kabul etmek istemeyeceğim bir işte yıllarımı çürütüyor gibi hissediyorum… elbet vardır her şeyin bir sebebi/zamanı diye avutuyorum kendimi.
    Her şeyde alınacak dersler var. Her şeyin zamanı var. İnşallah biz de güneşi görürüz 🙏

    YanıtlaSil

Ne düşünüyorsunuz?